Kolonyalizm akademilerde, aydınlarda kısacası düşünce hayatında nasıl gör ardı edilmiş ve küçümsenmişse, Sanatta da aynı akıbeti yaşamıştır. Aslında Kolonyalizminküçümsenmesinin göz ardı edilmesinin yani düşüncede değersizleştirilmesinin Sanatı dolaysız etkilediği de söylenebilir. Üzerine eğilmeye değmeyecek şeyler, sanata konu olabilse de Kolonyalizm söz konusu olduğunda “ilginç” biçimde sessiz-lik sürüp gitmiştir.
Kolonyalizm ve Sanat ilişkisi ve meseleleri oldukça geniş alanı kapsayan bir boyuttadır. Kolonyalistlerin sömürülen ülkelerden taşınır ve “taşınmaz” eserleri talan etmesi, ilk akla gelebilecek boyut olmakla birlikte; Sanatın kendi içindeki durumu ve Kolonyalizmde olan konumu bu geniş boyutun ana başlıklarını oluşturur.
Modern Resim Sanatının oluşumunda Afrika, Çin ve Japon Sanatının etkileri, bazı eserlerde dile zaten getirilmişti. Diğer yandan ise; Oryantalizm adı altında koskoca bir dünyanın-coğrafyanın keşfi yapılmış, büyük bir sanat ekolü olarak yerini almıştı. Batı (kolonyalistlerin) dışında kalanlar; Modern dönemde İlk başlarda Üslup, perspektif ve konu (tema) bakımından Batı’yı etkilemişti. Bu durum, sadece ve sadecebelirli bir dönem “estetik melezleşme” denilen şey için de fırsat hazırlamıştı fakat kısa sürede eserleri toplama yani kolonyalist refleks sonuçta baskın çıkmıştı. Her yerde olduğu gibi Afrika büyü maskeleri, Japon imparatorluk, Çin hanedan eserleri… vb milyonlarca farklı eser, Sanat eseri değil bir ganimet olarak kısa zamanda nitelik değiştirip Batı’da “farklı” yerini almıştı. Burada “kolonyal politikalar, kültürel etkileşimin önünü açmıştır”…vb tezler ve iddialar,geçerliliğini çoktan yitirmişti. Artık kimse Afrika maskelerinin Kübizm üstünde etkisini konuşmadı; Afrika sanatı sanat galerilerinde değil Etnografya müzelerinde sergilenmişti, onun sanat müzelerine geçişi daha geçenlerde 1996 yılında olmuştu. Afrika sanatına el konulması, hepsinden eski ve asıl tavır olarak daha baskın kalmıştı. Dolayısıyla Kolonyalistlerin “melez sanat formuyla” bir alakası yoktu. Etkileşimin olduğu öne sürülen 19 yüzyılda bile sanat eserleri yoğun biçimde Batı tarafından talan edilmişti. Hatta Kolonyalizm kendi tarihi içinde diğer kültürlerin ve sanatların değerli görülüp kabul edildiği melez sanat anlayışlarının çıktığı söylenen dönemde en zirve talanlarını gerçekleşmişti. Dünyadan talan edilen maddi kaynaklar ve sanat eserleri en yüksek orana 19 ve 20. Yüzyılda ulaşmıştı ve giderek 21 Yüzyılda da artıyordu. Yani sanatta melezlik ile Kolonyalizmin gerçek verileri arasında akıl almaz tutarsızlıklar, tam tersi şeyleri göstermişti.
Kolonyalizm ve Oryantalist resimler ve ressamlar konusu ise başlı başına ele alınması gereken çok daha uzun içeriğe sahiptir. Lakin olay ve olgu olarak Kolonyalizm çok uzun geçmişe (15.yüzyıla) sahip iken “Kolonyalist sanat” sanatta Oryantalist ekol gibi neden büyük ve ses getiren bir ekol olamadığı, düşünülmelidir. Oryantalist resimlerin ortalama tarihi 1835-1915 gibi yakın dönem olarak sıralanabilir. Bu tarihsel durum ise, Kolonyalizm tarihi açısından karşılaştırıldığında oldukça yenidir, toydur ve çocuk bile sayılmaz. Post-kolonyal dönemde bile “Kolonyalist sanatın” yeterince gelişmemiş olması yine doğal olarak şüphelidir.
Modern Sanat Sistemi içinde eskiye ait ne varsa çöpe atma anlayışı çerçevesinde “Güzel-lik” fikri de sanatın merkezinden edildi. Buna göre; sanat, güzel olanı değil bilakis çirkin ve kötü olanı göstermeli ve insanlarda bir bilinç uyandırmalıydı. Çünkü kötülük zaten her yerdeydi, asıl olan şey oydu. Savaşın ve savaş resimlerindeki perspektifin sanatı girişi bununla alakalıydı fakat bu anlayış kapsamında sanata yönelenler bile Batı’lı efendilerin kötülüklerini fenalıklarını göstermeyi düşünmedi. Hatta tam tersi Kolonyalizm Sanatı bir propaganda aracı olarak daha fazla kullanmaya yöneldi. Napolyon’un işgallerini gösteren tablolar, sanatın kolonyalizme nasıl hizmet ettiğinin en başarılı örnekleri oldu. Bu tablolar sayesinde; a) dünyanın en büyük kahraman komutan imajı üretildi ve bilinçaltına kadar bu estetikselimajlar yerleştirildi. Öyle ki; akıl hastanesinde yatanlar bile kendilerine yüksek bir kimlik-imaj yakıştırdıklarında “Napolyon” ile özdeşleştirdi. Böylelikle Kolonyalizm estetik biçimde en derinlere kadar indi b) Kolonyalizmin felaketleri ve fecaatleri “fetih” kılıfıyla estetize edilip meşrulaştırıldı. Böylelikle kimse Napolyon’un Mısır’ı işgal etmesini sorgulamadı. Tam tersine işgal alkışlandı. Tablolarda Napolyon’un çizmesi altında kalan Mısır’da (İslâm coğrafyasında) halk ilkel, aciz ve çizme meraklısı bir kabile gibi gösterildi. Tablolarda çizilen imajların bugün bile geçerli kılınması başka bir düzlemdi. Öte yandan bu tabloların “kolonyalist sanata” değil ısrarla “Oryantalist sanata” sokulması yadırganmadı. Jean Leon Gerome gibi Fransız Sanat Akademisinin ve Oryantalist ressamların en büyüğü saygıdeğer isminin ve benzerlerinin Napolyon tablolarında ressam olarak yer alması bunda ölçüt sayıldı.
Napolyon’un çizmesini sanat yoluyla dolaştıran Kolonyalizm, uzun zamandır dünyanın geri kalanlarını estetik olmayan yollarla aynı çizme ile en kaba barbar yamyam biçimde ezdi. Sorun o çizmenin ne kadar kanlı dolduğu değildi sanatın estetik imgeler üzerinden görsel ideoloji, Kolonyalizmideolojisi, üretilip kanlı biçimde sürekli kabul ettirilmesiydi.