Türkiye’de transfer döneminin şu ana kadar en çok konuşulan ismi hiç şüphesiz Wilfried Zaha olmuştur. Uzun süre adı Fenerbahçe’yle anılan yıldız oyuncu, geçtiğimiz günlerde Galatasaray’a imza attı.
Türk futbolunda yıllarca konuşulacak bir transfer hikayesiydi. Hatta ezeli rekabette en büyük transfer çalımı olarak nitelendirildi. İlk günden bu yana Fenerbahçe’nin transfer etmeye çalıştığı Zaha, Galatasaray’ı tercih etti.
Transferiyle spor kamuoyunda büyük bir sansasyon yaratan Fildişili Zaha’nın hayat hikayesi, milli takım tercihi de bir o kadar ilgi çekici.
Tam adı Dazet Wilfried Armel Zaha olan yıldız futbolcu 10 Kasım 1992’de Fildişi Sahili’nin eski başkenti Abidjan’da ailenin sekizinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Henüz 4 yaşındayken iflas eden ailesiyle birlikte İngiltere’nin yolunu tuttu.
Küçük yaşlarda futbola merak duyan Fildişili yıldızın yolu 12 yaşında Galatasaray’a transfer olduğu Crystal Palace ile kesişti. Akademide geçirdiği 5 yılın ardından henüz 17 yaşındayken ilk profesyonel sözleşmesine imza attı.
Palace’ın Premier Lig’e yükselmesinde en büyük pay sahibi olan Zaha, dev takımların dikkatini çekmiş, Sir Alex Ferguson’un antrenörlüğünü yaptığı İngiliz devi Manchester United’a 2013 yılında transfer olmuştu.
Ferguson’un Manchester’den ayrılıp yerine Moyes’in gelmesiyle Zaha için işler iyi gitmedi. Magazinsel bazı iddialar ortaya atıldı. Zaha, ortaya atılan bu iddiaları defalarca yalanlamasına rağmen, United kariyeri için bir anlamı olmadı. Tekrardan Palace yolculuğu başladı.
Formunu tekrar yükseltmesiyle alt yaş kategorilerinde formasını giydiği İngiltere milli takımına da göz kırpmıştı.
Hatta İngiltere’nin eski menajeri Hodgson, 2018 Dünya Kupası’ndan hemen önce Zaha’yı İngiltere Milli Takımı’na davet etmediği için pişman olduğunu itiraf etmişti.
Daha sonra göreve gelen Southgate de Zaha’nın çok yetenekli olduğunu söylemiş, 2016 yılında Fildişi Sahili’ni seçmemesi için ikna etmeye çalıştığını fakat bu konuda başarılı olamadığını açıklamıştı.
Zaha tercihini doğduğu topraklardan yana kullanmıştı. İngiltere’de çok istenmesine rağmen o, bu tercihinden pişman olmadığını açıklamış, ‘elephants’lar yani Fildişi Sahili için oynamaktan gurur duyduğunu belirtmişti.
Fildişili yıldız, ülke federasyonuna yaptığı değerlendirmede: “Gençken İngiltere’ye gittim ve eve dönmedim. Bu yüzden tüm derslerimi evlat edindiğim ülkemde yaptım ve bu çok normaldi. İngiltere genç takımlarında oynadım.
Ancak dört yıldır durumu analiz etmek ve Fildişi Sahili’nin isteklerini dikkate almak için çok zamanım oldu. Bu yüzden seçimimi yaptım. Şimdi Fildişi Sahili için oynamak istiyorum.
Öncelikle ülkem için oynamaktan gurur duyuyorum. Bu yüzden doğru seçimi yaptım ve pişman değilim.”
2017’de Afrika Uluslar Kupası’nın ardından 2018’de Dünya Kupası vardı. Zaha, kariyerinin en özel günlerinde milli formayla dünya sahnesinde olmayı çok istiyordu, ama olmadı.
Daha sonra yaptığı açıklamada da bu isteğini gözler önüne sermiş, Fildişi Sahili tercihine de aynı açıklamada değinmişti.
“Fildişi Sahili yıllardır istiyordu. Ülkem ve taraftarlar beni şimdiden seviyor ve ben hiçbir şey yapmadım bile. Kırmızı halıyı göremeyebilirim, sponsorluk anlaşmalarına sahip olamayabilirim ama oynayacağım, sevileceğim ve tek isteğim de bu. Başka bir şey değil. Bu yüzden Dünya Kupası’nı izlediğimde sinirlendim. Çünkü orada olabilirdik.”
Zaha’nın buraya kadar olan hikayesi, gel-gitlerle dolu spor kariyerinin ötesinde milli takım tercihiyle Afrika kıtasından çeşitli sebeplerle göç etmek durumunda kalan gençler için de bir şeyler anlatıyor.
Zaha, doğduğu topraklara olan aidiyetini, bağlılığını sadece futbol ile değil, Fildişi’nde kurduğu ‘Wilfried Zaha Vakfı’ ile de ortaya koyuyor.
Yaşlılara yardımcı oluyor, çocuklara destek sağlıyor, spora tutkusu olan çocuklar ve gençler için spor ekipmanları dağıtıyor. Çalışmalarını da ‘Herkes için umut, yoksulluğun aşıldığı ve tüm insanların layıkıyla yaşadığı bir dünya’ düşüncesiyle sürdürüyor.
Burada Zaha sadece bir örnek. Drogba ve Eto’o gibi dünya yıldızlarının yanı sıra aktif olarak kariyerleri devam eden Sadio Mane ve Kante gibi isimler de futbolun zirvesinde yer alıyor. Bu isimler ve daha pek çoğu kazandıklarını ülkelerinin kalkınmasına harcıyor, gençlere yönelik pek çok girişimi destekliyor.
Bireysel başarılarının hem ülkelerine sağladığı fiziki fayda hem de gençlere model olma/umut olma gibi güçlü yanları var. Bu da yakın ya da orta vadede sporun merkezde olduğu farklı bir Afrika temsili manasına gelebilir.
Afrika toplumunun maruz bırakıldığı sömürgeci düzene karşı, milli duruşlarını ülkelerinden yana kullanan sporcular bu düşüncenin gerçekleşmesine vesile olabilir.
Türkiye’de ezeli rakiplerin sadece birbirine transfer çalımı olarak gördüğü Zaha, Fildişi’nde Crystal Palace teknik direktörü Hodgson’un, ‘Kulüp simge bir futbolcusunu kaybediyor’ açıklamasındaki gibi kuşkusuz simge bir isim. Daha nice farklı isimler gibi.
Zaha’nın doğduğu topraklarda, bagajında hiç sömürgecilik yer almayan bir ülkeye transferinin memnuniyetle karşılanmış olma ihtimali de hayli yüksek.
Aslında Wilfried Zaha, ülkesi Fildişi Sahili’ni formasını giymeyi tercih ederek en büyük çalımını yıllar önce sömürü düzeninin mimar ülkelerinden İngiltere’ye atmış.