Cezayirli yazar Malik Bin Nebi denilince akla sömürge konusu da hemen gelmektedir. Sömürgeye yatkınlık kavramı onun en meşhur buluşudur. Bunu adeta en temel sorun olarak görür.
Malik Bin Nebi’de sömürgeye karşı tezler ne kadar önemliyse, bu iç-eleştiri de çok merkezidir. Sömürülmeye yatkınlığı çok büyük bir sorun olarak en tepeye koyar. Bu yatkınlığın izale edilmesi işe koyulurken ilk yapılacak şeydir.
Bu çizginin her sömürge karşıtınca hemen kabul görmeyeceği aşikardır. Sömürgeciye karşı savaş veren hareketler, hele ki sonrasında devlet olmuş partiler için iktidar tekeli -ne yaparsak haklıyız düşüncesi- herşeyden önceliklidir. Malik bin Nebi’nin imlediği, onlar için bir yerde tehlikelidir; sömürgeciden kurtulduktan sonra, kurtarıcılardan kurtulmak denen faslı da te başından hissettirir.
Malik Bin Nebi’nin sömürge sonrası bağımsız Cezayir’de kısa devlet görevi muhtemeldir ki bundan dolayıdır. Devletteki görevi, üniversite rektörlüğü çok kısa sürmüştür. Bir hürmet kendine verilen koltuktan ayrılıp kenara çekilmiştir.
Oysa Malik Bin Nebi’nin sömürge konusundaki fikirleri net bir şekilde ortadadır. Gençlik yıllarını anlatan kitaplardan anlaşılmaktadır. Fakat sömürgeciliğin reddinde, yeni topluma, bilgiye-bilince vurgu yapması bir farkla onu diğer hareketlerden ayırmaktadır. Şüphesiz sömürgeciye karşı eylemin ve hareketin verdiği güç ortadadır, başka bir şeyle kıyas edilmez. Bu yüzden bu güce toz kondurmama, tekeli kırmama adına, toplumu mesele edinenler entellekt addedilirler; kitle hareketiyle, kahramanlarla tam özdeş değildirler.
Benzerini, sömürge ile değil ama, dikta açısından Akdeniz’in diğer tarafında, doğu tarafında Cevdet Said yaşamıştır. Malik Bin Nebi’nin en büyük bağlılarından olan, onu takip etmeyi çok önemseyen bir isimdir. Hakkında yazılan kitaplarda bunun altı hep çizilmiştir. Cevdet Said de benzetilebilecek bir örneği kendi hayatının son döneminde yaşamıştır.Suriye Muhalefeti onu çok da kendilerinden görmemektedir. Anarşistlerin güzel deyimiyle örgüt hareketleri böyledir: Henüz devlet olmamışlar da, artık devlet olmuşlar da. Cezayir’de FLN, Suriye’de ÖSO.
Yine bunun izdüşümünü Türkiye’de görebiliriz. Malik Bin Nebi çizgisini Türkiye’de en çok önemseyen (Atasoy Müftüoğlu gibi) isimler çok fazla dinlenilmez. Geniş kitleler, hareketlere, partilere bağlı kalmayı daha çok önceler. Bu kadar bilinç fazla, doludizgin hareketimize zarar verir, toz kondurur diye düşünürler.