Z raporu dergisi Eylül sayısı ‘Afrika prangalarını kırıyor’ konulu dosyasıyla çıktı. Dergide Yeni Şafak dış haberler şefi Sernur Yassıkaya, ‘Afrika Prangalarını Kırmak İstiyor’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yassıkaya yazısında, son yıllarda Afrika ve Sahel bölgesi ülkelerde meydana gelen darbelerin altında yatan en önemli nedenin prangalardan kurtulma arayışı olduğunu ifade etti.
Yassıkaya, Afrikalı ülkelerin, güç dengelerindeki değişimin en fazla farkına varan merkezler olduğu ve bu değişimi, ayaklarına bağlı prangalardan kurtulmak için kullanmak istediklerinin görüldüğünü belirtti.
Birçok Afrika ülkesinin 1950’lerde ve 1960’larda, İngiltere ve Fransa dahil Batılı sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını ilan ettiğine dikkat çeken Yassıkaya, bu durumun sadece kağıt üzerinde kalan ve Avrupalı güçlerin hem içeriden hem de dışarıdan müdahalelerle sömürü düzenini aktif biçimde devam ettirdiğine yazısında yer verdi.
Yeni Şafak dış haberler şefi Sernur Yassıkaya’nın yazısında yer alan ilgili bölüm şu şekilde;
Afrika’nın son iki yüzyıllık tarihine bakıldığında, Batılı sömürgeci güçlerin kıtanın zenginliğini kendi ülkelerine aktarmak için kan dökmek dahil her türlü ekonomik ve siyasi gücü kullandığı görülür. Afrika’nın özellikle 1885’te Berlin Konferansı’nda Avrupalı güçler arasında bölüşülerek tam sömürgeleştirilme sürecinin başlamasının etkileri bugüne kadar gelen bir dönemi oluşturuyor. Her ne kadar birçok Afrika ülkesi 1950’lerde ve 1960’larda, İngiltere ve Fransa dahil Batılı sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını ilan etse de, bu durum genelde sadece kağıt üzerinde kalan ve Avrupalı güçlerin hem içeriden hem de dışarıdan müdahalelerle sömürü düzenini aktif biçimde devam ettirdiği görülmekte. Bu durumun en bariz örneği, Fransa’nın “eski sömürgeleri” Batı Afrika ve Sahel bölgesi ülkeleri üzerinde devam ettiği siyasi ve ekonomik hegemonya olduğu söylenebilir.
Paris’in görünürde bağımsızlıklarını tanıdığı bölge ülkelerinin, içeride Fransa ile yakın bağlantıya sahip küçük bir elit azınlık, öte yandan kurulan ekonomik ve siyasi bağlantılar ve kültürel yollarla her türlü zenginliğinin Avrupa kıtasına aktarılmaya devam ettiği görülüyor. Ne var ki özellikle 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken, Batının uluslararası siyasetteki etkisi her geçen gün azalırken, başta Çin olmak üzere Hindistan, Brezilya, Rusya ve Türkiye gibi güçlerin yükseldiği bir çok kutuplu düzenin etkisini de en net Afrika üzerinde görüyoruz.
Afrikalı ülkelerin, güç dengelerindeki değişimin en fazla farkına varan merkezler olduğu ve bu değişimi, birkaç yüzyıllardır ayaklarına bağlı prangalardan kurtulmak için kullanmak istedikleri görülüyor. Son birkaç yılda Sahel bölgesi ülkeleri Mali, Burkina Faso ve son olarak 26 Temmuz’da Nijer’de meydana gelen darbeler silsilesinin altında yatan önemli etkenlerden biri de bu prangalardan kurtulma arayışında saklı.