“Oyuncak var, çocuk yok. Çocuk var, anne yok. Anne var, yemek yok. Yemek var, baba yok. Baba var, ev yok. Ev var, komşu yok. Komşu var, duvar yok… Gazze var, dünya yok.”
Turgay Bakırtaş
Modern anlamdaki demokrasi ile birlikte yaşanan en büyük dönüşüm, siyasal iktidarın meşruiyet kaynağının, toplum sözleşmesi ile devletten ve devleti meydana getirdiğine inanılan soy, din, gelenek ve karizma gibi değerlerden alınarak topluma ve bireye verilmesidir.
Günümüzde çok az sayıda istisnaları olmakla birlikte; çağdaşlık ve geri kalmışlık, zenginlik ve fakirlik, insana saygı ve insana saygısızlık, hesap verilebilirlik ve yolsuzluk, güçlü sivil toplum ve güçsüz sivil toplum gibi ayrımlar söz konusu ülkenin ne kadar demokratik olduğuyla ölçülmektedir. Bu bağlamda özellikle Batı ülkelerinin bir hegemonyası söz konusudur. Bunların arkasından ise demokrasisini geliştirme arzusundaki ülkeler gelmektedir.
Modern demokrasi anlayışını benimseyen ülkelerde sivil toplumun da oldukça önemli olduğu ifade edilmektedir. Çünkü sivil toplum, hükümetin gerçekleştirmesi istenen taleplerin oluştuğu ve güçlü bir şekilde ifade edildiği ortak toplumsal etkinlik alanıdır.
İsrail’in uzun yıllardır Filistin topraklarını hiçbir kural tanımadan parça parça işgal etmesi demokratik ülkelerde de çok büyük çapta olmamakla birlikte sivil toplumun tepkisine sebep olmuştur. Ancak 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan ve modern çağlarda tüm toplumun gözleri önünde gerçekleşen en vahşi ve acımasızca soykırım olan Gazze Soykırımı, basın kuruluşları üzerinden yapılan tüm manipülasyonlara ve Batı’nın önde gelen ülkelerinin desteklerine rağmen hemen hemen tüm dünyada sivil toplum tarafından büyük bir tepki görmüştür.
Örnek vermek gerekirse; Washington’da 2 milyona yakın insan ülke tarihinin en büyük protestolarından birisini gerçekleştirmiş, İstanbul’da sabah namazı ile birlikte büyük bir yürüyüş başlatılmış, İskoçya’da Celtic Futbol Kulübü’nün taraftarları cezayı göze alarak eylemlerini stadyuma ve televizyon vasıtasıyla tüm dünyaya taşımış, İsrail’e destek veren firmalara yönelik uluslararası boykot başlatılmış, dünya çapında isimler protestolarda yer almıştır. Bu eylemler bir seferle sınırlı kalmayarak sürekli hale gelmiş ve devamlılık sağlanmıştır.
İnsanlar sosyal medya üzerinden de protestolarını devam ettirmekte, soykırımın vahşetini herkesin görmesi için gayret göstermekte, yetkili mercileri ve hükümetleri İsrail’e karşı yaptırım uygulamaya ve Gazze’deki soykırımın son bularak barışçıl bir çözümün ortaya konulması için harekete geçmeye çağırmaktadır. Bu yöndeki taleplere ise sadece zamanında Filistin gibi İngiltere tarafından apartheid uygulamasına maruz kalan Güney Afrika Cumhuriyeti tepki göstererek İsrail’i Birleşmiş Milletler’in en yüksek yargı organı Uluslararası Adalet Divanı’na soykırım suçlamasıyla dava etmiştir. Bunun dışında merkezi bir otoritesi bulunmayan Yemen ise halkın desteğini alan milis güçleriyle İsrail ve onu destekleyen devletlere yönelik eylemlerde bulunmuştur.
Gazze; oldukça kısa süre içerisinde hastane, ibadethane ve okul gözetmeden yerle bir edilmiş, 10 bine yakın çocuk ve 30 bine yakın insan tüm dünyanın gözleri önünde acımasızca katledilmiştir. Gelinen son durumda ise şehirde kalan insanlar açlık, susuzluk, salgın ve kara işgalindeki zulümle yüz yüze bulunmaktadır. Uzun yıllardır abluka altındaki şehirde ölenlerin naaşları gömülememekte, gömülenler İsrail askerleri tarafından mezarlarından çıkarılmakta, bebeklerin naaşları sokak hayvanları tarafından yenilmektedir. İnsanlar ise açlık nedeniyle hayvan yemlerini yemeye başlamıştır.
Hâl böyleyken ister Locke ve Hobbes bağlamında tek tek bireylerden oluşan heterojenik bir yapı olarak, ister Rousseau bağlamında tüm bir toplumu ifade eden homojenik bir yapı olarak ele alalım; dünyanın dört bir yanında sivil toplumdan gelen İsrail’in durdurulması ve Gazze ile oradaki insanların kurtarılması, açlıklarının giderilmesi ve insanca bir yaşama kavuşmasına yönelik taleplere kulak tıkayarak harekete geçmeyen tüm hükümetler demokratik bağlamda meşruiyetini kaybetmiştir. Çünkü demokraside esas olan toplumun meşruiyetini kazanmak, ondan gelen talepler doğrultusunda politikalar belirlemek ve eyleme geçmektir.
Yolsuzluk ya da doğal afetlerde görevini yapamayan hükümetler istifa ederken, tarihte tüm dünyayı kapsayan böylesine güçlü bir talebin yerine getirilmemesi sivil toplumu devreden çıkarmakta ve demokratik toplumları anti-demokratik yapmaktadır. Batı ve onun evrensel kıldığı en önemli değerlerden birisi olan demokrasi, Gazze’deki soykırımla evrensellik iddiası ve meşruiyet yönünden sorgulanmaya açık hale gelmiştir.