Bugün kamuoyunda dolaşımda olan geçerli, doğru ve hakikat kılınmış nerdeyse tüm siyasal kavram ve söylemler; katil, terör devletleri, kolonyalist İngiltere-ABD-Batı’ya aittir ya da oraya hizmet edecek biçimde tasarlanmışlardır. Zihinsel kolonyalizmin en işlevsel tarafı, Kolonyalizme araç gereç sağlama, onu yeniden üretme, meşru kılma, devamını sağlama ve yaymadır. Kolonyalizmin egemenliği altındaki kavram ve söylemler de zihinsel Kolonyalizmi üreten ve inşa eden bir mekanizmadır.
Kolonyalizm zihinleri bükerken yahut zihinler Kolonyalizme bükülürken birbirinden farklı görünen düşünce modelleri de kullanılabilir fakat Dil-Düşünce-Gerçek her büküldüğünde Kolonyalizme hizmet etme sabitesini ısrarla korur. Mesela; Post-modern teori, dilin-söylemin gerçekliği yok edebileceğini ya da gerçekliği yeniden inşa edebileceğini iddia ederken Kolonyalizme korkunç imkanlar sağlayacak zemin hazırlar. Bu durum, düşünce tarihine geri götürüldüğünde düşüncenin-ideaların gerçekliği dönüştürdüğünü söyleyen temel felsefi kanata kadar uzar yani İdealizm ve türevleri teoriler de Kolonyalizmin pençesinde başka şekiller rahatlıkla alabilir. Lakin Post-modern teori, dil üzerinden İdealizmden daha rafine kabiliyetler sunduğunu da görmek gerekir. Zaten dünyanın geri kalanı, bu rafine yönteme yoğun biçimde maruz kalır. Zira kavramlar ve söylemlerin işgali, burada kendini yeterince şiddetli gösterir. Diğer yandan Siyaset Bilimine hakim olan Realizm (reel-politik teoriler), bizlere sadece ve sadece gerçeği gösterdiğini iddia ederek Mitleri (söylemleri) yok edebileceğini vaadinde bulunur. Oysa bu her şeyin üstünde “kutsal” kaçınılmaz bir gerçek, Kolonyalizme tersine oldukça işlevsel kurgusal masal-mitler-söylemler sağlar. İnsanları gerçek adına siyasal kurgusal masal-mitlerle zehirler. Mesela; coğrafyamızda kolonyalize edilmiş tüm ülkeler, kendi çıkarlarının aksine hareket etmesine rağmen “devletlerin dostu düşmanı olmaz, çıkarları olur” diyerek, Kolonyalizm için savaş-şiddetin sürdürülmesinin gerekçelerini üretir. Siyasal realistlerin her fırsatta kutsadığı “gerçek”, dönüp dolaşıp Kolonyalizmin gerçekliğine çalışır. Aslında “Gerçek” denilen şey, gerçeklik olarak kendini burada bir virüs olarak gösterir.
Zihinsel Kolonyalizme yardım ve yataklık eden bazı meşhur, gündemde bulunan kavram ve söylemlere kabaca bakmak bile işin vehametini gözler önüne serebilir. Şimdi bunların bir kaçına göz ucuyla bakalım:
“Ortadoğu Bataklığı”; Coğrafyayı bir bataklığa çeviren ve bataklığa çeken bu söylem, birden fazla yıkıcı işleve sahiptir. Öncelikle bataklığı coğrafi olarak buraya hapsedip katil Kolonyalist devletlerden yani gerçek faillerden uzaklaştırır. Onları mekânsal olarak garanti altına alır. “Ortadoğu” tanımlamasıyla, zihinlerimize net biçimde sınırlar çeker. Dolayısıyla kimse neden Ortadoğu? Nereye göre Orta, nereye göre Doğu?vb diye, sormaz. En Kötüsü bu söylem, insanlık tarihinin medeniyet merkezini bataklığa dönüştürür. Böylelikle ilkel gelişmemiş insan modeliyle birlikte bütünsel bir coğrafya oluşturur. Bu bataklıkta kimse Mısır-Fenike-Babil-Mezopotamya-Sasani medeniyetlerini hatırlayamaz. Bu söylem toplumsal psikolojiyi de başka açılardan bataklığa gömer. “Ortadoğu Bataklığı” söyleminin zihinsel Kolonyalizmden kurtulmuş en doğru tanımı; “Kolonyalist Devletler Bataklığı” Yahut “Avrupa-Batı Bataklığı” vb alternatifler olabilir.
“Filistin Sorunu”; Bu Söylem zihinleri ve gerçekliği aynı anda tersine çevirmiş gibidir. Ortada bir insanlık suçu bir felaket bir korkunç hastalık olan Siyonizm ve İsrail Sorunu varken, bizleri Filistin’in bir sorun olduğuna inandırır. Bu o kadar büyük bir manipülasyondur ki; hastalığın sağlıktan önce geldiğini ve esas olduğunu iddia eder. Bu söylemin zihinsel kolonyalizmden kurtulmuş hali ve karşılığı; Siyonist İsrail Sorunu olmalıdır.
“Büyük İsrail Devleti” bu söylem tehlikeli devlet manipülasyonların maymuncuğu gibidir.
Çünkü Kolonyalize olmuş Müslüman devletler kendi içindeki sorunlarını şiddet ve savaşla çözüp meşrulaştırırken bu söyleme sıklıkla başvurur. Diğer yandan bu söylem, öncelikle; Siyonist İsrail’in sistemin Kolonyalizmin küçük bir İleri Karakolu olduğunu saklar. Mevcut Siyonist İsrail küçücük bir alanı gasb edip yerleşmişken büyük İsrail insanlara sunulup küçüğüne ikna etmeye uğraşır. Yani ölümü gösterip sıtmaya razı eder. Öte yandan paradoksal olarak “Büyük İsrail”in Sistem tarafından dünya üzerinde görünmez şekilde kurulduğunu bu anlamda Sistemin siyasal yüzü ya da eisbergi olarak zaten hali hazırda yürürlükte bulunduğunu hızlıca atlayıp geçer. Bizlere coğrafyanın merkezinde imkansız büyüklükte bir toprak parçası çizer. Bu söylemin zihinsel kolonyalizmden kurtulmuş hali ve karşılığı; “büyük israil” değil “(Sistemin) İleri Karakol İsrail”dir.
“Toprağını Satan Araplar”; Bu söylem özellikle İngiltere’nin başını çektiği şekillendirdiği en yaygın söylemlerden biridir. Bir taraftan Filistin’in maruz kaldığı tüm felaketleri “onlar bunu hak etti” diyerek meşrulaştırırken diğer taraftan Milliyetçiliği ve Irkçılığı hakim kılıp coğrafyada Kolonyalizme karşı muhtemel oluşabilecek her türlü birlikteliği engellenmek üzere konuşur. İngiltere bir krallık olarak İslam coğrafyasında Ulus Devletlerin sınırlarını çizen onlara Milliyetçiliği Ulusal Kimliği hediye eden yetmezmiş gibi onlara “Öteki” den ziyade sürekli düşman tayin eden en başat aktör olmuştur. Kaldı Ki; Toprağını Siyonizme Satan bir Arap da hiçbir gerçekliği olmadığı halde İngiliz Kolonyalizminin bir gücünü yansıtır. Gerçek olmasa da bir gerçekliğe dönüştürür ve kamuoyuna zihinlere sokar. Bu söylemin zihinsel Kolonyalizmden kurtulmuş hali ve karşılığı; Toprağını Satan Araplar değil; Kolonyalist Valilerce herşeyi satılan Ülkeler ya da devletler olabilir.
“Araplar Bizi Arkadan Vurdu”; bu söylem de Toprağını Satan Araplar söylemiyle aynı eksende kurulmuş bir söylemdir. Lakin Kolonyalizmin bir Valisi gibi çalışan Devlet-Aklının ve bu Akıla sıkı sıkıya bağlı olan Kolonyalist Görevlilerin (Akademisyenlerin, Aydınların, Medyanın, STKların) yaptığı her türlü ihanet ya da çatışma gerekçeleri üretilmesinde Ulus devletin Milliyetçi ve Irk temelli konumlamasını haklı çıkarmak ister. Bu söylemin en büyük özelliği, ihanetin; (kolonyal) bir zihniyet (kolonyal) bir yapıdan kaynaklanmadığını bilakis bir Irk’tan ileri gelmiş olduğunu bizlere yutturmasıdır. Araplar Bizi Arkadan Vurdu, söylemi; Türkiye’de Tanzimattan beri hakim yapı devlet-aklını oluşturan Batıcı-Seküler-Sabetay Oligarşi, El-İt Zümrelerin bölgedeki “resmi” düşmanlığı sürdürmesi, çatışmaları derinleştirmesi ve kendi konumlarını Kolonyalist efendilere göre sağlamlaştırıp garanti altına alması için bir teminat sunar.
Zihinsel Kolonyalizm çok geniş bir konudur ve bu mesele en hayati ve ölümcül şekilde hayatlara sızıp bizler de dahil dünyanın geri kalanını hiçbir şey bırakmayacak şekilde sömürüp bitirir. Bu sömürü, Kolonyalizmin temel niteliği olan Maddi Sömürüyle aynı değer ve ölçüde bir bütün olarak ilerler.